Derviş Kemal
1930 yılında Dimetoka’nın (Yunanistan) Babalar köyünde doğdu. Asıl adı Kemal Özcan’dır. Doğduğu yıl ailesiyle birlikte Uzunköprü’ye göçetti.
1930 yılında Dimetoka’nın (Yunanistan) Babalar köyünde doğdu. Asıl adı Kemal Özcan’dır. Doğduğu yıl ailesiyle birlikte Uzunköprü’ye göçetti.
Şiir yazmaya yaklaşık 15 yaşlarında başladı. Herhangi bir ustası bulunmayan Derviş Kemal, edebiyatın yanında resim yapmakta, keman, cümbüş ve bağlama çalmaktadır.
1950 yılında askere gidinceye dek çiftçilikle uğraştı. Askerlik dönüşü 2 yıl kadar noter katipliği yaptıktan sonra, 1955 yılında adliyede çalışmaya başladı. Bu görevi 1983 yılındaki emekliliğine kadar sürdü.
Önceleri sevda ağırlıklı şiirler yazan Derviş Kemal, daha sonra Bektaşi düşünce biçiminin de etkisiyle tasavvufa yöneldi. Ancak şiirlerinde toplumsal sorunlardan insana ilişkin öteki tüm konuları da ayrıntılı olarak işlemektedir.
Derviş Kemal’in 1960’lı yılların sonundan itibaren Feyzullah Çınar tarafından bestelenen şiirlerinin bir bölümü »Şah Damarı« (1996) adıyla yayımlandı. Ayrıca yayına hazırlanmakta olan »Dost Gülleri« adlı kitabı bulunmaktadır.
Bana Yaklaşma
Arkadaş gerçekten bülbülsen eğer
Gülleri sevmezsen bana yaklaşma
Hep sulak yerlere verirsen değer
Çölleri sevmezsen bana yaklaşma
Gülleri sevmezsen bana yaklaşma
Hep sulak yerlere verirsen değer
Çölleri sevmezsen bana yaklaşma
Yoksuldur sürekli yanıp ağlayan
Horlanan ezilen sine dağlayan
Kazmayı sallarken nasır bağlayan
Elleri sevmezsen bana yaklaşma
Horlanan ezilen sine dağlayan
Kazmayı sallarken nasır bağlayan
Elleri sevmezsen bana yaklaşma
Kültür erdem kurulundan ruhsatlı
İnsanlığı çağdaşlığı ispatlı
Yalandan arınmış şekerden tatlı
Dilleri sevmezsen bana yaklaşma
İnsanlığı çağdaşlığı ispatlı
Yalandan arınmış şekerden tatlı
Dilleri sevmezsen bana yaklaşma
Derviş Kemal der ki dünden ötürü
Asılsız temelsiz kinden ötürü
Irklardan mezhepten dinden ötürü
Kulları sevmezsen bana yaklaşma
Asılsız temelsiz kinden ötürü
Irklardan mezhepten dinden ötürü
Kulları sevmezsen bana yaklaşma
Bir Acayip
Bir acayip yere vardım
Baktım o yer meyhaneymiş
Kimler vardır diye sordum
Mensupları rindaneymiş
Baktım o yer meyhaneymiş
Kimler vardır diye sordum
Mensupları rindaneymiş
Güzel sözler duyup kandım
Özden alev alıp yandım
Ben onları sarhoş sandım
Meğer hepsi mestaneymiş
Özden alev alıp yandım
Ben onları sarhoş sandım
Meğer hepsi mestaneymiş
Kamillerin nefesinde
Anlam vardı saz sesinde
Bu arifler meclisinde
Meğer içki bahaneymiş
Anlam vardı saz sesinde
Bu arifler meclisinde
Meğer içki bahaneymiş
Orda vardı güler yüzler
Bilimseldi bütün sözler
Görüp anladım ki o yer
Bir mekteb-i irfaneymiş
Bilimseldi bütün sözler
Görüp anladım ki o yer
Bir mekteb-i irfaneymiş
Derviş Kemal denemeyi
Uygun görüp içtim meyi
Böyle güzel fakülteyi
Kınayanlar divaneymiş
Uygun görüp içtim meyi
Böyle güzel fakülteyi
Kınayanlar divaneymiş
Karac'oğlan
Anadolu ve Rumeli’de değişik dönemlerde birden çok aşık bu adı kullanmıştır. Ancak 17. yüzyılda yaşadığı sanılan Çukurovalı, Varsağı aşiretinden olan, asıl Karac’oğlan olarak kabul edilir. Genellikle Karac’oğlan mahlası taşıyan tüm şiirler bu Karac’oğlan’a maledilir.
Karac’oğlan, halk edebiyatında Türkmen aşıklık geleneğinin ilk ve en büyük temsilcisi sayılır. Doğumu, ölümü, asıl adı, ailesine ilişkin kesin bilgi bulunmamaktadır. Adının Sımayil (İsmail), Halil ya da Hasan olduğu, Belgratlı, Kilisli ya da Kozanlı olduğu biçiminde değişik görüşler bulunmaktadır. Bazılarına göre 16. ve 17. yüzyılda 2 ayrı Karac’oğlan yaşamıştır. Daha sonra bu 2 aşığın şiirlerinin birleştirilmesiyle de Karac’oğlan geleneği ortaya çıkmıştır.
16. yüzyılda yazılmış 3 ayrı eserde Karac’oğlan mahlaslı şiirler de vardır. Bunlardan ikisi İstanbul’da biri ise Mısır’da kaydedilmiştir.
Bunun dışında 19. yüzyılda da 3 Karac’oğlan’ın yaşadığı bilinmektedir. Bunlardan biri Silifkeli öteki ikisi ise Yozgatlı olarak geçer. Kırım Tatarları arasında ve Türkmenistan’da bilinen Karac’oğlan öykü ve şiirleri vardır. Karac’oğlan’a ilişkin en önemli özellik, 16.-17. yüzyıllarda yaygınlaşan aruz ölçüsünü ve bağlı olarak Farsça, Arapça tamlamalardan uzak ve Türkçeyi tüm yalınlığıyla kullanmasıdır. İşlediği en belirgin konular ise aşk, insan ve doğadır.
Melül Melül
Ela gözlüm ben bu elden gidersem
Zülfü perişanım kal melül melül
Kerem et aklından çıkarma beni
Ağla gözyaşını sil melül melül
Elvan çiçekleri takma başına
Kudret kalemini çekme kaşına
Beni unutursan doyma yaşına
Gez benim aşkımla yol melül melül
Yiğit ey sevdiğim sen seni gözet
Karayı bağla da beyazı çöz at
Doldur ver badeyi bir dahi uzat
Ayrılık şerbetin sal melül melül
Karac’oğlan der ki ölüp ölünce
Sen de güzel sevdin kendi halince
Varıp gurbet ele vasıl olunca
Dostlardan haberi al melül melül
Bizim Ellere
Şu yüce dağların karı eridi
Sel oldu gidelim bizim ellere
Yaylamızı lale sümbül bürüdü
Gel oldu gidelim bizim ellere
Nazlı olur güzellerin eyisi
Deli gönül güzellerin delisi
Gayrı bizim elin kara çalısı
Gül oldu gidelim bizim ellere
Karac’oğlan der ki gelir yazları
Güzel nerden aldın sen bu nazları
Anamın babamın acı sözleri
Bal oldu gidelim bizim ellere
Aşık İbreti
1920 - 5 Kasım 1976. Sarız’ın Kırkısrak köyünde doğdu. Asıl adı Hıdır Gürel’dir. Geçmişi Akçadağ’dan göçen bir aileye dayanmaktadır. Aşıklık geleneğinin yoğun olduğu bir aile ve yörede büyüdü. İlk deyişleri köylerine gelip giden dedelerden öğrendi. Zaman içinde cemlerde dinlediği dede ve zakirlerden öğrendikleriyle de bilgisini pekiştirdi.
18 yaşında evlendi. Askere gidinceye dek ayakkabı tamirciliğiyle geçimini sürdürmeye çalıştı. Askerlik dönüşü Afşin’e giderek birkaç hafta içinde terziliğe ilişkin temel bilgileri kavrayarak Sarız’da terzilik yaptı. Bağlama çalmayı bu dönemden sonra öğrendi ve sürekli okuyarak kendini geliştirdi.
Yaşamının zorluğu nedeniyle İbreti mahlasını kullanmaya başladı.
Terziliğin dışında madencilik, bağlama yapımcılığı, diş çekmek, fotoğrafçılık gibi çeşitli işlerle geçimini sağladı. Fotoğrafçılık işini önce Sarız’da sonra Elbistan’da sürdürdü. Bu dönemde Alevilere yönelik birtakım saldırılardan dolayı işyeri tahrip edildiğinden yeniden Sarız’a, sonra da İstanbul’a yerleşti.
Aşık İbreti’nin, değişik konuları işlediği şiirleri hem kendisi, hem de başka sanatçılar tarafından seslendirildi.
İstanbul’da öldü ve orada toprağa verildi.
Benim
Kaşın mihrabımdır Kabem yüzündür
Söylerim çıktıkça avazım benim
Benim kıblegahım iki gözündür
Her vakit sanadır niyazım benim
Söylerim çıktıkça avazım benim
Benim kıblegahım iki gözündür
Her vakit sanadır niyazım benim
Cemalin var iken gerekmez cennet
Cennet için asla eylemem minnet
Sana gönül vermek farz ile sünnet
İşte budur vakit namazım benim
Cennet için asla eylemem minnet
Sana gönül vermek farz ile sünnet
İşte budur vakit namazım benim
Tuba dedikleri güzel boyundur
Huri melek derler senin soyundur
Aşıka cevretmek eski huyundur
Dişi inci dudak kirazım benim
Huri melek derler senin soyundur
Aşıka cevretmek eski huyundur
Dişi inci dudak kirazım benim
Nice asıkların aklını aldın
Nicesin aşk ile sevdaya saldın
Yer ile bir ettin beni de buldun
Üst üste yıkarak enkazım benim
Nicesin aşk ile sevdaya saldın
Yer ile bir ettin beni de buldun
Üst üste yıkarak enkazım benim
İbreti kapında her zaman kulum
Asla eteğinden kesemem elim
Görmezse gözlerim lal olsa dilim
Senden ayrılamaz bu özüm benim
Asla eteğinden kesemem elim
Görmezse gözlerim lal olsa dilim
Senden ayrılamaz bu özüm benim
Efendim
Her neyi gördükçe kasların yıkma
Ne suç um var ise bıldır efendim
Hata eyledimse kusura bakma
Düştümse elim tut kaldır efendim
Her neyi gördükçe kasların yıkma
Ne suç um var ise bıldır efendim
Hata eyledimse kusura bakma
Düştümse elim tut kaldır efendim
[align=leftNedir bu keman kas nedir bu gözler
Açtığın yaralar durmadan sızlar
Hatırdan çıkmıyor o şirin nazlar
Ya kurtar yahut da öldür efendim [/align]
Gün güne arttırdın derdi sızımı
Açmaz oldum hiçbir yana gözümü
KIS eyledin baharımı yazımı
Bilmem ki bu nice haldır efendim
Açmaz oldum hiçbir yana gözümü
KIS eyledin baharımı yazımı
Bilmem ki bu nice haldır efendim
Gayrilere sırrım açamaz oldum
Bal şerbet verseler içemez oldum
Kırdın kanadımı uçamaz oldum
İster ağlat ister güldür efendim
Bal şerbet verseler içemez oldum
Kırdın kanadımı uçamaz oldum
İster ağlat ister güldür efendim
Sensiz gam kederdir her gene günüm
Niçin işitmezsin feryad u ünüm
Benim Kabem sensin imanım dinim
İbreti kapında kuldur efendim
Niçin işitmezsin feryad u ünüm
Benim Kabem sensin imanım dinim
İbreti kapında kuldur efendim
[FONT=Verdana,Tahoma,Arial,Helvetica,Sans-serif,sans-serif] Aşık Hüdai
[FONT=Verdana,Tahoma,Arial,Helvetica,Sans-serif,sans-serif][SIZE=-1]1940 - 23 Kasım 2001. Göksun’un Yoğunoluk köyünde doğdu. Asıl adı Sabri Orak’tır. 10 yaşında babasını yitirdikten sonra ailesiyle birlikte Kadirli’ye göçtü.
[SIZE=-1][FONT=Verdana,Tahoma,Arial,Helvetica,Sans-serif,sans-serif]Şiire 11 yaşında başladı. Özellikle ilk yıllarda doğaçlama olarak şiir söyledi. Zamanla yöredeki öteki aşıkların yanında kendini geliştiren Hüdai okuma yazmayı askerde öğrendi. Kendi anlatımıyla, okuma yazma öğrendikten sonra eline geçen birçok halk hikayesini okuyarak şiir ve aşıklık konusundaki bilgisini artırdı ve pekiştirdi.
[SIZE=-1][FONT=Verdana,Tahoma,Arial,Helvetica,Sans-serif,sans-serif]Konya Aşıklar Bayramına katıldı ve 1968 yılında şiir dalında birincilik aldı. Sonraki yıllarda katıldığı yarışma ve şenliklerde de değişik dallarda birçok ödül aldı.
[SIZE=-1][FONT=Verdana,Tahoma,Arial,Helvetica,Sans-serif,sans-serif]Aşık Hüdai’nin kendi iç dünyasından tasavvufa dek çok değişik konuları işleyen şiirleri çeşitli sanatçılar tarafından bestelendi.
[SIZE=-1][FONT=Verdana,Tahoma,Arial,Helvetica,Sans-serif,sans-serif]Hüdai’nin şiirlerini topladığı, [SIZE=-1]» [FONT=Verdana,Tahoma,Arial,Helvetica,Sans-serif,sans-serif][SIZE=-1]Gönül Diyarından Deyişler [SIZE=-1]« [FONT=Verdana,Tahoma,Arial,Helvetica,Sans-serif,sans-serif][SIZE=-1] (1971) ve [SIZE=-1]» [FONT=Verdana,Tahoma,Arial,Helvetica,Sans-serif,sans-serif][SIZE=-1]Yaralar Beni [SIZE=-1]« [FONT=Verdana,Tahoma,Arial,Helvetica,Sans-serif,sans-serif][SIZE=-1] (1977) adlı kitapları bulunmaktadır.
[SIZE=-1][FONT=Verdana,Tahoma,Arial,Helvetica,Sans-serif,sans-serif]Ankara’da öldü ve orada toprağa verildi.
Güzeller Sultanı
Kız niçin bakıp bakıp gülersin
Yanağında güller açılasıca
Gülüp gülüp ne aklımı çelersin
Güzeller sultanı seçilesice
Yanağında güller açılasıca
Gülüp gülüp ne aklımı çelersin
Güzeller sultanı seçilesice
Bilir misin bana ne iş eyledin
Aklımı fikrimi bir hoş eyledin
İçkisiz mezesiz sarhoş eyledin
Elinden badeler içilesice
Aklımı fikrimi bir hoş eyledin
İçkisiz mezesiz sarhoş eyledin
Elinden badeler içilesice
Koymayasın beni eller yerine
Sana hizmet edem kullar yerine
Gel bir koklayayım güller yerine
Gül gibi kokusu saçılasıca
Sana hizmet edem kullar yerine
Gel bir koklayayım güller yerine
Gül gibi kokusu saçılasıca
Hüdai aşıktır ey ahu gözlü
Yüreğimi yaktın ciğerim közlü
İçimde yıllardır hasretin gizli
Gel uğruna candan geçilesice
Yüreğimi yaktın ciğerim közlü
İçimde yıllardır hasretin gizli
Gel uğruna candan geçilesice
Tarif Etmez
Dertleşek diyorsun dertli kardeşim
Bu benim derdimi dil tarif etmez
Ben doğdum doğalı akar gözyaşım
Bunu ırmak nehir sel tarif etmez
Bu benim derdimi dil tarif etmez
Ben doğdum doğalı akar gözyaşım
Bunu ırmak nehir sel tarif etmez
Düşündükçe çöker gam üstüne gam
Gam çöktükçe içtim dem üstüne dem
Her baktıkça yardan aldığım ilham
Onu arı çiçek bal tarif etmez
Gam çöktükçe içtim dem üstüne dem
Her baktıkça yardan aldığım ilham
Onu arı çiçek bal tarif etmez
Yanar şu bağrımda bu aşkın közü
İşte böyle yakar pişirir bizi
O kadar güzel ki cananın yüzü
Onu lale sümbül gül tarif etmez
İşte böyle yakar pişirir bizi
O kadar güzel ki cananın yüzü
Onu lale sümbül gül tarif etmez
Her aşık severek eylemiş methi
Çile çektirmeden etmez ülfeti
Şekile sığarsa hüsnü sıfatı
Hüdai’den başka kul tarif etmez
Çile çektirmeden etmez ülfeti
Şekile sığarsa hüsnü sıfatı
Hüdai’den başka kul tarif etmez
[FONT=Verdana,Tahoma,Arial,Helvetica,Sans-serif,sans-serif] Kul Hasan
1933 yılında Afşin’in Emirilyas köyünde doğdu. Asıl adı Hasan Gören’dir. Şiir ve türkülerle, köylerine gelip giden dedeler ve aşıklar aracılığıyla, çok küçük yaşlarda ilgilenmeye başladı.
Çocuk yaşlarda Adana’ya göçerek orada yaşamını sürdürmeye çalıştı. İlk şiir denemeleri de bu dönemde oldu.
Başta Aşık Meçhuli olmak üzere yöresindeki birçok aşığın yetişmesine katkıda bulundu.
Sonraki yıllarda Davut Sulari, Kul Ahmet, Mahzuni gibi birçok aşıkla arkadaşlık edip, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde dolaştı.
Bugüne dek birçok etkinliğe katılan Kul Hasan, ayrıca eserlerinin bir bölümünü birkaç albümde topladı
Toplumsal sorunlardan duygu ağırlıklı şiirlere dek değişik konuları işleyen Kul Hasan, bir kamu kuruluşundan emekli oldu.
Bana
Senden ayrılalı hiç yüzüm gülmez
Sensiz dünya hayal düş gelir bana
Çiçekler açılsa gönlüm açılmaz
Sensiz yaz ayları kış gelir bana
Hasret bitip didarına erince
Gonca gülüm gül cemalin görünce
Leblerinden aşk badesin alınca
Aşk muhabbet sevgi coş gelir bana
Gönlüm alçak yükseklerden uçamam
Ağyarın elinden bade içemem
Alem bir yan olsa senden geçemem
Sevdan cümlesinden baş gelir bana
Kul Hasan’ım her güzele aldanmam
Gerçek güzel görmeyince inanmam
Cennet huri gılman verseler almam
Sensiz dünya ahret boş gelir bana
Sonra
Çiçekli yaz bahar gelse bana ne
Nidem benim gülüm solduktan sonra
Benim için dünya bir çilehane
Hasret kıyamete kaldıktan sonra
Kahpe felek bu mu idi dileğim
Ömür boyu yaşam boyu çileyim
Bana gül diyorlar nasıl güleyim
Dost ağlayıp düşman güldükten sonra
Aşığım ya her güzele dost demem
Bülbülüm gül ağlamazsa gam yemem
Cennet huri gılman verse istemem
Ben o dosttan ayrı kaldıktan sonra
Kul Hasan’ım ahım yerde kalmasın
İkrarsız pirsizin yüzü gülmesin
Vefasız yar mezarıma gelmesin
Boşa ağlamasın öldükten sonra
İsmail İpek
1942 yılında Afşin’in Örenli köyünde doğdu. Bağlama çalmayı ve aşıklık geleneğini küçük yaşlarda babasından öğrendi.
Mahlas olarak soyadını kullanan İpek, 1965 yılında askerden döndükten sonra İstanbul’da Nesimi Çimen, Daimi gibi bazı aşıklarla tanıştı.
Zamanla aşıklık geleneğine ilişkin bilgisini pekiştiren İpek, türkü ve şiir çalışmaları yanında bazı tiyatro oyunlarında rol aldı.
Bugüne dek yaklaşık 60 adet 45’lik plak ve 15 kaset çıkaran İpek’in şiirleri çeşitli yerlerde yayımlandı, türküleri çeşitli sanatçılar tarafından seslendirildi.
Demedim mi
Sakın cahilin yanına
Varma gönül demedim mi
Müşkül olsa da halını
Sorma gönül demedim mi
Varma gönül demedim mi
Müşkül olsa da halını
Sorma gönül demedim mi
Bulamaz dost arasını
Eksik alır darasını
Kabuklaşan yarasını
Sarma gönül demedim mi
Eksik alır darasını
Kabuklaşan yarasını
Sarma gönül demedim mi
Aç gezer ol tokçasına
Muhammet'in hakçasına
Namussuzun bahçasına
Girme gönül demedim mi
Muhammet'in hakçasına
Namussuzun bahçasına
Girme gönül demedim mi
İpek'i düşürdün aşka
Görmeseydim seni keşke
Kendi kusurundan başka
Görme gönül demedim mi
Görmeseydim seni keşke
Kendi kusurundan başka
Görme gönül demedim mi
Gel Ha Gel
Yine efkar bastı dertli gönlümü
Neredesin dudu dillim gel ha gel
Felek bir ok vurdu deldi sinemi
Neredesin dudu dillim gel ha gel
Neredesin dudu dillim gel ha gel
Felek bir ok vurdu deldi sinemi
Neredesin dudu dillim gel ha gel
Düştüm karanlığa kaldım ışıksız
Billahi sevdiğim olamam sensiz
Ne gündüzüm gece ne günüm gündüz
Neredesin tatlı dillim gel ha gel
Billahi sevdiğim olamam sensiz
Ne gündüzüm gece ne günüm gündüz
Neredesin tatlı dillim gel ha gel
Dost İpek'in sensiz geçmiyor günü
Yoluna koymuşum bu tatlı canı
Sürdüğümüz devran nerede hani
Neredesin tatlı dillim gel ha gel
Yoluna koymuşum bu tatlı canı
Sürdüğümüz devran nerede hani
Neredesin tatlı dillim gel ha gel
Aşık Ali İzzet
1902 - 11 Ekim 1981. Şarkışla’nın Höyük köyünde doğdu. Asıl adı Ali İzzet Özkan’dır. Bağlama çalıp türkü söylemeye hemen tüm öteki aşıklar gibi küçük yaşlarda başladı. İlk bağlama derslerini kendi köyünden Aşık Sabri ve Aşık Ali’den aldı.
Tüm bölgeleri adım adım dolaştı, yüzlerce deyiş söyledi. Kimi zaman kendi türküleri arasına başka aşıkların dizelerini kattı. Hatta Pir Sultan gibi başka mahlaslarla şiirler yazdı.
1940 yılında Ankara Halkevi tarafından konuk edildi. Uzun süre Aşık Veysel’le birlikte köy enstitülerinde gezici bağlama öğretmenliği yaptı. Türkülere olduğu kadar aşıklık geleneğinin bir parçası olan halk öykülerinin derlenmesinde de önemli bir kaynak oldu.
Ali İzzet şiirleri ve çeşitli konulardaki görüşlerini, »Türkün Sazından« (1951), »Ağlıyor« (1955), »Teller de Muradın Alsın« (1958), »Şiirler« (1963), »Sürmeli« (1966), »Mühür Gözlüm« (1967), »Kırk Ambar« (1974) adlı kitaplarında topladı. Ayrıca İlhan Başgöz tarafından »Aşık Ali İzzet Özkan« (1979) adında bir kitap yayımladı.
Muradın Alsın
Şu sazıma bir düzen ver
Teller de muradın alsın
Gel beni bir tenhada gör
Diller de muradın alsın
Teller de muradın alsın
Gel beni bir tenhada gör
Diller de muradın alsın
Gel gidelim bizim ele
Düşmeyelim dilden dile
Diken sarmış gonca güle
Güller de muradın alsın
Düşmeyelim dilden dile
Diken sarmış gonca güle
Güller de muradın alsın
Bazı uğra bizim köye
Sana bakam doya doya
Dağ ceylanı in ovaya
Çöller de muradın alsın
Sana bakam doya doya
Dağ ceylanı in ovaya
Çöller de muradın alsın
Al’İzzet’im görüşelim
Bugün bayram barışalım
Aç göğsünü sarışalım
Kollar da muradın alsın
Bugün bayram barışalım
Aç göğsünü sarışalım
Kollar da muradın alsın
Ötüşün Kuşlar
Sökün ayı geldi çiğdemler bitti
Çırpını çırpını kakışın kuşlar
Gurbet elin kahrı yaktı kül etti
Yanın benim gibi tutuşun kuşlar
Sarı çiğdem mor menekşe kokuyor
Yeşil suna yaylamızda şakıyor
Şimdi garibanlar yola bakıyor
Bizim köye doğru yetişin kuşlar
N’olur kuşlar ben olsam tek gözünüz
Konuşurken ah ben olsam ağzınız
Hastalandım kaldım burda yalınız
Şu garip halime bakışın kuşlar
Gidin kuşlar gidin söylen yarime
Sahip olsun namusuma arıma
Sarılın boynuna benim yerime
Hal hatırdan sonra öpüşün kuşlar
Selam söylen Al’İzzet’in dostuna
Alın şu mektubu verin bestine
Yuva yapın bizim evin üstüne
Her sabah her sabah ötüşün kuşlar
Garip Kamil
1962 yılında Gölbaşı’nın Savran köyünde doğdu. Asıl adı Kamil Tezerli’dir. Okula gitme olanağı bulamadı.
Aşıklık geleneği ve şiirle küçük yaşlarda ilgilenmeye başladı. Özellikle 13 yaşında geçirdiği hastalıktan sonra gözlerini yitirmesi bir dönüm noktası oldu. 15 yaşında bağlama çalmayı öğrendi. Garip Kamil’e mahlası da Hacı Bektaş Dergahında Bektaş Ulusoy ve Dertli Divani tarafından verildi. Birkaç yıl içinde yörede adını duyuran ve Garip Kamil, cemlerde ve meclislerde kendini geliştirip bilgisini pekiştirdi.
Özellikle eski Alevi aşıklarının yanında Mahzuni, Dertli Divani gibi son dönem aşıklarından etkilendi.
Sevgiden Alevi-Bektaşi geleneğine dek çeşitli konuları işlediği şiirleri değişik gazete, dergi ve araştırmalarda yayınlandı. Doğaçlama söyleme yanı da olan Garip Kamil, türkülerinin bir bölümünü bir albüm olarak hazırladı.
Bizim Değil
Aydınlığa gider bizim yolumuz
Karanlığa giden yol bizim değil
Bahçelerde renk renk açar gülümüz
Nadan bahçesinde gül bizim değil
Karanlığa giden yol bizim değil
Bahçelerde renk renk açar gülümüz
Nadan bahçesinde gül bizim değil
Hakkın meclisinde biz dem vururuz
Gerçeğin yoluna düşer yürürüz
Zalimin zulmüne karşı dururuz
Karşı durmayacak dil bizim değil
Gerçeğin yoluna düşer yürürüz
Zalimin zulmüne karşı dururuz
Karşı durmayacak dil bizim değil
Gönülleri gönüllere katarız
Hakkın gülerini alır satarız
Sevgilerle dostluk kurar satarız
Dosta uzanmayan el bizim değil
Hakkın gülerini alır satarız
Sevgilerle dostluk kurar satarız
Dosta uzanmayan el bizim değil
Garip Kamil baharımız yazımız
Dosta kavuşmaktır bizim arzumuz
Elimizde vardır garip sazımız
Dertlice çalmayan tel bizim değil
Dosta kavuşmaktır bizim arzumuz
Elimizde vardır garip sazımız
Dertlice çalmayan tel bizim değil
Sevdiğim
Bu yılda göçmenin zamanı geldi
Bu yıl da beraber göçek sevdiğim
Ayrılık ateşi sinemi deldi
Bu yıl da beraber geçek sevdiğim
Bu yıl da beraber göçek sevdiğim
Ayrılık ateşi sinemi deldi
Bu yıl da beraber geçek sevdiğim
Kavuşmamız tek dileğim Allahtan
Bir de kurtulalım gayrı yanmaktan
Yolun üstündeki koca sulaktan
Doldur da beraber içek sevdiğim
Bir de kurtulalım gayrı yanmaktan
Yolun üstündeki koca sulaktan
Doldur da beraber içek sevdiğim
Garip Kamil sevenler de gülmezse
Doyasıya muradına ermezse
Zalim baban seni bana vermezse
Ver elin elime kaçak sevdiğim
Doyasıya muradına ermezse
Zalim baban seni bana vermezse
Ver elin elime kaçak sevdiğim