You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Psikolojik Rahatsızlıklar ve Sağlık Önerileri

Psikolojik Rahatsızlıklar ve Sağlık Önerileri

Posting Freak
Psikolojik Rahatsızlıklar ve Sağlık Önerileri
Onaylanma ihtiyacı psikolojik bir sorun

[B]Başarısızlıktan korkuyorsunuz. Stresten kurtulamıyorsunuz. En ufak bir eleştiri sizi sarsmaya yetiyor kendinizden şüphe duyuyorsunuz. Farkında mısınız ayakta durmak için onay bekliyorsunuz!

Şöyle bir düşünün; üstümüze giydiğimiz elbiseden bir topluluk içinde ağzımızdan çıkan cümlelere kadar "başkalarının üzerindeki etkimiz" ekseninde dönen bir hayatın içindeyiz. İnsan sosyal bir varlık dolayısıyla kendini sadece kendi yaşam alanı çerçevesinde değil toplum içinde sahip olduğu yer ile birlikte algılıyor. Kendini doğru ifade edebilmek iyi iletişim becerilerine sahip olmak bu sosyal yaşam içinde hayatta kalabilmek için çoğu zaman yeterli oluyor.

Başkasının gözündeki yerimiz "toplum içinde ayakta kalabilmek" açısından bu biçimde tarif edildiğinde son derece masum ve yaşamsal ihtiyaç gibi görünse de ruh sağlığı açısından tehlikeli bölge ile arasında son derece şeffaf bir sınır bulunuyor. Başkalarının gözünde kim olduğumuz nasıl algılandığımız yaşamın hedefi olursa iş kontrolden çıkıyor.

Şöyle bir profil düşünün: Ailenize eşinize arkadaşlarınıza bağımlısınız. Birilerinin size "harika" demesi size müthiş bir yaşam enerjisi verirken etrafınızdan kendinizle ilgili olumsuz bir yorum duyduğunuzda karalar bağlıyorsunuz. Bir iş yaptığınızda birilerinden "bu iyi olmuş" cümlesi duymazsanız bir yanınızı eksik hissediyorsunuz becerilerinizden şüphe duyuyorsunuz... İşte "onay ihtiyacı" başlığı altında toplayabileceğimiz bu tip durumlar modern insanın üzerindeki stresin en büyük kaynaklarından biri olarak değerlendiriliyor.

Peki bir insan neden sürekli onaylanma ihtiyacı duyar?

Ne kadar onay beklemek normaldir hangi durumlar kontrolden çıktığımızın göstergesidir? Kendinden şüphe eden başkalarının “evet”ine ihtiyaç duyan yapıdaki karakteri oluşturan taşlan nerede aramalıdır? Öncelikle bu sürecin çocukluktan başladığını vurgulamak önemli. Kendi toplumumuzda aile ve toplum tarafından başkalarının hakkımızda ne düşüneceği üzerine kurgulanmak zorunda bırakılmış yaşamların yabancısı değiliz.

Modern yaşamın en büyük stres kaynaklarından biri olarak değerlendirilen bu durum kişinin çocukluk yıllarında anne-babadan gördüğü davranış biçimlerine temellendiriliyor. Anne-babaların çocuğun davranışlarına olan tepki biçimleri yetişkinlik döneminde kişinin büyük özgüven eksikliğine sahip olmasına yol açabiliyor.

[color=Red]ANNE-BABA TEPKİLERİ


Özgüven eksikliği ne kadar büyükse onay ihtiyacı o kadar fazlalaşıyor yaşam sadece "etraf ne der" fikri etrafında kuruluyor... Yön Psikyatri'den Dr. Bülent Erdoğan onay alma ihtiyacını geliştiren mekanizmayı bir örnekten yola çıkarak anlatıyor:

Yürümeye başlayan bir bebek olan yılık Leyla ile annesi yürüyüş yapmak için evden çıkarlar. Leyla yeni kazandığı yürüme becerisinin mükemmel olduğu iyle gittikçe hızlanır kollarını denge sağlamak için bir balerin gibi kaldırır ve o sırada adeta mutluluğun fotoğrafı gibidir. Oysa yürüme konusunda henüz ustalaşmadığı hızını ayarlayamaz ve düşer. Bu noktada birkaç farklı anne tepkisi hayal edelim: Annesi;

1. Leyla'yı yerden kaldırıp kucağına alır müşfik ve meseleyi abartmaktan uzak sözler söyleyip yere bırakır; Leyla yine aynı hevesle yürümeye devam edecektir.

2. Annesi hiçbir tepki göstermeden Leyla'nın kalkıp yürümeye başlamasını bekler.

3. Annesi Leyla'yı hafif tertip azarlama çeşnisi ile uyarır; Leyla yol boyunca bu işi doğru yapıp yapmadığına ilişkin ikide bir annesine bakıp devam eder.

4. Annesi kızar Leyla'yı cezalandırmak üzere eve döner ve tekrar çıkartmaz.

DÖRT SEÇENEĞE DÖRT TEPKİ

Onay alma ihtiyacı yukarıdaki senaryolardan hangisi tekrarlanıyorsa ona göre gelişir; yani bu ihtiyaç da yetişkinin çoğu huyu davranışı gibi onu çocuklukta yetiştirenin yani anne-babanın tutumuyla ilgidir. Bebeğin kendini oluşturabilmesi için özellikle annenin ve bir ire sonra babanın tepkilerine bakışına dokunuşuna ses tonuna mesafesine ihtiyacı vardır; anne-baba bebek için fevkalade önemli birer aynadır.

Arzu ettiğimiz sağlıklı tepki yukarıdaki senaryolardan ilkinde tanımlanabilir; yani Leyla'ya düşmeyi anlatan düşmenin bir kusur olmadığını ve ortada pek de büyütülecek bir durum bulunmadığını üsse de sevildiğini hissettirecek bir tutumdur. Düşme dikkate alınmıyorsa yani bu da ikinci seçenek oluyor Leyla kendine ilişkin veri sağlamak için hep arayacaktır ilişkilerinde geçicilik sığlık ve öfke baskın olacaktır. Öfke başta anne-babasına sonra yakın çevresine ve kendisine yöneliktir. Bir türlü aradığını bulamaz ve kendini yıpratan zarar veren bir yolda sürdürür hayatını. Üçüncü seçenek olan anne-babanın tepkisinde azarlama çeşnili uyarmada ise Leyla özgüveni düşük biri olarak attığı her adımda işinde ilişkilerinde "doğru mu yapıyorum yanlış mı" demekten verimli başarılı olamaz. Onay almak için devamlı bir yetkili kişi arar. Bu da ilişkilerinde bağımlılığa yol açar.

Son seçenek olan dördüncüde ise şöyle bir durum söz konusu olur; çocukluğumuz yaptığımız her "hata" için cezalandırılarak geçti ise daha ağır bir fatura öderiz. Tümden içe kapanık korkak olmak da var zapt edilemez bir öfke ile kriminal olmak da.

HİÇLİĞE DÜŞMEK...

İlk senaryo dışında yetişen çocuklar en ufak bir onaysızlıkta neredeyse bir hiçliğe düşerler; bu hiçlik çoğu kez depresyonun çekirdeğini oluşturur. Kara deliğe benzer bu hiçlik hissi sonucunda; ölçüsüz alışveriş rasgele seks alkol madde kullanımı oburluk yine ölçüsüz bir dış görünüş tutkusu bu kara deliğin acısına tahammül etmek için farkına varmadan seçilen başa çıkma avunma yöntemleridir. Hangisinin seçildiği ise yakın çevre popüler kültürün sunduğu modeller medya figürleri akran gruplarının normları gibi unsurlara bağlıdır.

Özetlersek; anne-babalık insanların hayatta soyunabilecekleri en yüklü rol verebilecekleri en mühim karar. Bu rolü oynarken koşulsuz bir evlat sevgisi ve sağduyu en temel sermaye. Bu mekanizmanın oluşması yani yetişkinlik yaşamında onay ihtiyacı sonradan öğrenilen bir davranış olduğu için bu işleyişi değiştirmek mümkün. Karakterimizin bir parçası sandığımız birçok davranışımız gibi "onaylanma ihtiyacı" da yaşam sürecinde akıl haritamıza yazılmış bir kod.
Uzmanlar onay almanın elzem bir ihtiyaç olduğunu düşünmenin bu durumun bir eksiklik olduğunu kavramanın ve psikoterapi gibi bilimsel yöntemlerden faydalanmanın altını çiziyor... [/B]
Benden evvel ben oldum
Beni bende ben buldum
Sahralara indim durdum
Bana Ali dediler

Merdan idim dirildim
Her bedene verildim
Kırk Kapı dört makamda
Öldüm öldüm dirildim.

Mürşit Zöhre Ana..
Son Düzenleme: 14/01/2010, 19:34, Düzenleyen: GAMZE.
Posting Freak
Psikolojik Rahatsızlıklar ve Sağlık Önerileri
[B]Adler Macaristan'dan Avusturya'ya göç eden bir ailenin ikinci çocuğu olarak 1870 yılında Viyana'da doğdu. Babası ticaretle uğraşmaktaydı. 4 yaşına geldiğinde büyüyünce doktor olacağını söylemeye başlamıştı. Bunu söylemesinde elbette sıkıntılı çocukluk yaşantılarının etkisi vardı. Bunlar arasında yanındaki yatakta yatarken ölen kardeşine ait izlenimler kendisinin de raşitizm nedeniyle kemiklerindeki sorunları olması ve sürekli hasta olarak gördüğü annesini iyileştirme isteği sayılabilir.


Adler insanları tanıyabilmesini sokak çocukluğundan gelmesine bağlar.Tıp eğitimi ve ihtisasını yapıp göz hekimi olarak çalışmaya başlamıştır. Ancak muayenehanesinin iş yapmaması üzerine pratisyen hekimlik yapmaya başlamış ve çevresinin sevgisini kazanmıştır. Bu dönemde Viyana'da daha çok yoksullara hitap eden polikliniklerde çalışmıştır. 27 yaşında evlenmiştir. 32 yaşındayken bir dostu ile birlikte tıbbi nitelikli bir dergi çıkartmaya başlamıştır. o yıl Freud ile tanışarak psikanalitik akımın içine girmiştir. 37 yaşında iken "Organların Yetersizliği Üzerine İnceleme"adlı eserini yazmıştır. 40 yaşına geldiğinde ise bu derneğin başkanı olmuştur. Bir yıl kadar sonra Adler'in görüşleri ile Freud'unkiler farklılaşmaya başladı. Adler'in "Eril Protesto" adını taşıyan yazısı grupta tartışma ve yoğun eleştirilere maruz kaldı. Bunun üzerine Adler ve ona eşilik eden 6 kişi dernekten istifa edip Bireysel Psikoloji Derneği'ni kurdular. 42 yaşında "Nervöz Karakter" adlı ikinci kitabını yayınlayan Adler 2 yıl kadar sonra yeni derneğin içinden arkadaşlarının ve kendisinin çok sayıda yazılarını içeren "Tedavi Etmek ve Eğitmek" adlı eseri oluşturmuştur. Bu sırada bir üniversiteye öğretim elemanı olarak başvurusunu yapmış ama red cevabı almıştır.


I.Dünya Savaşı'nın başlaması ile askeri hekim olarak görev yapmış başarıları dikkati çekmiştir. Bunun üzerine cephe hekimlerinin savaşlarda da rastlanabilen "akut stres bozuklukları ve travma sonrası stres bozukluğu" konularında eğitimlerini arttırmaları için daha üst bir göreve atanmıştır. Savaşın bitişinde Osmanlı İmparatorluğu gibi Avusturya-Macaristan İmparatorluğu da karşı taraf tarafından bölünmüş ve işgal edilmişti. Savaş sonrası yazdığı bir yazıda "insanların kendileri ile ilgisi olmayan bir savaşa girmek için heyecan duymasını kendilerinin hissettikleri acizlik ve çaresizlik duygularından kaçınmak" şeklinde açıklamıştır. Gene savaş karşıtı "Öteki taraf " adlı yazısında halkın savaşçı bir eğilimle beslendiğinde propagandalar ile birlikte özellikle kişilikleri ve yaşantıları ile ilgili sorunlar da yaşıyorlarsa savaş fanatiği haline gelebildiğini belirtir. Adler'e göre halkın çoğunluğu ise durumu yeterince netlikte bilemedikleri ve değerlendiremedikleri için baştaki yöneticilerin isteği ile savaşmaya gider. Ne zamanki savaş kaybedilir o zaman halk kendilerini ezenlerden kurtulur. Başkası ile savaşarak elde edemeyeceği huzura asıl gereksinimi olan kendini rahatça ifade edebildiği demokratik yönetim ile ulaşır.

Adler 50 yaşındadır savaş bitmiştir. Artık ülkenin tekrar eğitim ve kalkınma hamlesine girme dönemidir. Bu aşamada Adler de üzerine düşen görevi yapar öğretmenler için çocuk yetiştirmeye yönelik kurslar danışmanlık hizmetleri ve eğitimde yeni sistemler üzerine çalışmalara kendi yaklaşımları ile katılır. Bu dönemde "İnsan Bilgisi" adlı kitabını çıkarmıştır. Bu yıllardan sonra daha çok yurtdışında kongre ve seminerlerden aldığı davetlere katılır. 59 yaşına geldiğinde Amerika'da Columbia Üniversitesi'nde iki yıl sürecek öğretim üyeliği görevine başlar. 67 yaşında iken Hollanda'da verdiği bir seminer sonrasında göğüs ağrısı hisseder. Hekimin dinlenme ve tedavi önerisine karşın programında olan İngiltere'deki konferansa katılır. Ancak İngiltere'deki konferansın dördüncü gününde kendisini o günkü derse bekleyenler bir süre sonra hocalarının sabah üniversiteye giden bilim yolunda kalp krizinden öldüğü haberini alacaklardır.

Adler'e göre yetersizlik algısı gerçek yetersizlik durumundan çok daha etkili idi. Bu his insanlarda ya bu durumun ortadan kaldırılmasına yönelik çabalamaya ya içine kapanarak dünyaya küsmeye ya da antisosyal davranışlarla çevreye ve çevredekilere zarar verici davranışlara yol açmaktaydı. Dünyaya küsen birey kendinde kırıntı halinde bile olsa varolan toplumsallık duygusu ile tekrar toplum içine çekilip aktif hale gelebilir. Adler'e göre yaşam topluma karşı bir sorumluluktur.


Adler eğitimdeki hatalar sonucunda da çocuğun ezilmesi ağır cezalar uygulanması pasif duruma alıştırılması inisiyatif ve yaratıcılığın kullandırılmaması tek başına bir şey yapamayacağı duygusunun yerleşmesi görülebilmektedir. Ayrıca çevre de buna destek olmakta büyükler yanında kendini ifade etmesi önlenmekte arkadaşlarının alaylarına müdahale edilmemesi de buna zemin hazırlayabilmektedir.


Kişiler hissettikleri aşağılık duyguları ile ya başka özelliklerini öne çıkararak diğer insanlar üzerinde üstünlüklerini göstermeye çalışırlar ya da sıkıntı utanç endişe ve değersizlik hisleri ile daha dar bir çevre içine sığınıp onlar üzerinde baskı kurmaya çalışabilirler. Bu durumu takiben kişilerde çok farklı bağımlılıklar (alkoluyuşturucu madde kumar vb) çeşitli nevrotik bozukluklar cinsel davranım bozuklukları ve antisosyal davranışlar sonucu suça eğilim gözlenebilmektedir. Adlerci görüşe göre bu gibi bozuklukların tedavisinde altta yatan aşağılık duygularını oluşturan olumsuz düşünce şemalarının düzeltilmesi gerekir.

Bireyler hangi soydancinsiyetten sosyokültürel çevreden gelirlerse gelsinler öncelikle insandırlar. Her insan zekası duyguları ve kültürü ile değerlidir. Doğan her bebek geleceğimiz için önemlidir. İyi ürün almak için toprağa tohum atmak yetmez ona iyi bakım vermek gerekir. Sadece başkalarında bulunan sahip olamadığımız kaynakları övüp sahip olduklarımızı görmezden gelmek de bir aşağılık duygusu ifadesidir. Önemli olan kendi kaynaklarını diğerlerinin kaynaklarına göre geliştirmek için çaba sarfetmektir. Bunun için elbette ki herkes üzerine düşen görevi yapmalıdır. Siz ancak görevinizi tam olarak yaparsanız yakınma hakkına sahip olabilirsiniz. Aksi halde yapılan yakınmalar kendi değersizlik hislerimizin ve aşağılık duygularımızın başkalarına yüklenmesi yansıtılmasından başka bir şey değildir. Kendinizi ancak daha çok çalışarak emek harcayıp ürün vererek ortaya koyabilirsiniz. Bu da ne yazık ki yorulmadan olmaz. Ne kadar acılar yaşanmış olursa olsun inatla "ben hala varım" denmelidir. Kararmış gümüşler gözalıcı parlaklıktaki gümüşlere dönüşebilir yeter ki parlatmak için çabalayın. [/B ]
Benden evvel ben oldum
Beni bende ben buldum
Sahralara indim durdum
Bana Ali dediler

Merdan idim dirildim
Her bedene verildim
Kırk Kapı dört makamda
Öldüm öldüm dirildim.

Mürşit Zöhre Ana..
Posting Freak
Psikolojik Rahatsızlıklar ve Sağlık Önerileri
Üretim araçlarının mülkiyeti üretim güçleriyle üretim araçları arasındaki ilişkiler toplumu şekillendiren temel öğelerdir. Bilim dilinde buna toplumun alt yapısı deniliyor. İnsanlar arasında kurulan toplumsal ilişkiler süreç içinde insanları ve toplumu kucaklayan bir kültürel dokuyu ortaya çıkarır. Buna da üst kurumu deniliyor. Kültür toplumun üst yapı kurumlarından birisidir. Her toplumda üst ve alt yapı kurumları sürekli olarak birbirleriyle etkileşim içinde bulunurlar.


Her toplumda şekillenen kültür içinde çeşitli kompleksler ortaya çıkar. Bunların en yaygın olanı üstünlük ve aşağılık kompleksleridir. Dünyanın her yerinde üstünlük ve aşağılık kompleksini doğuran besleyen ve kökleştiren nedenler hemen hemen aynıdır. Ama doğurduğu sonuçlar birbirlerinden çok farklıdır. Acaba hangi nedenlerle üstünlük veya aşağılık kompleksi içine düşeriz ve bunlar yüzünden ne kazanır ne kaybederiz?

[color=Magenta]Dünyayı yönetenler yani üretim araçlarının sahipleri yaptıkları sistematik propagandayla herkesten daha çok akıllı asil onurlu ve yetenekli olduklarını söyleyip dururlar. Yönetilenleri de aksine yeteneksiz onursuz kabiliyetsiz ve aşağılık yaratıklar olarak nitelerler. Bu sistematik propagandalar sonucunda yönetenlerde üstünlük yönetilenlerde de aşağılık kompleksi ortaya çıkar. Bu kompleksler süreç içinde gelişir kökleşir ve toplumsal bir hastalık haline gelir
.

Bu gelişme ve kökleşme sonucunda yönetenlerle yönetilenler arasında bir efendi köle ilişkisi ve kültürü oluşur. Toplumdaki sömürü çarkı da bu kültür üzerine oturtulur. Böylece aşağı tabakadan olanların üst tabakadakilere kul olması ve hizmet etmesi doğal bir düşünce ve davranış haline getirilmiş olur.

Kökleşen bu toplumsal hastalıklara karşın yine de her iki kesime mensup insanların bazıları kendisine dayatılan bu görüşün doğru olmadığının farkına varır. Egemenler sömürdükleri insanlardan gizledikleri gerçeğin açığa çıkmaması zaaflarının onlar tarafından anlaşılmaması için akıl almaz cambazlıklara başvururlar. Örneğin kabiliyetsiz cibilliyetsiz yeteneksiz zalim ve haksız olan kişiler komplekslerini gizlemek için kimliklerinin önüne insanları yücelten ve onurlandıran sıfatlar koyarlar. Böylece gerçek nitelik ve karakterlerini gizlemeye çalışırlar.


Bu konuda da büyük bir laboratuar görünümünde olan Türkiye’ye bir göz atalım. Bilmem hiç dikkatinizi çekti mi? Türkler kendileriyle ilgili her şeyin önüne mutlak “Büyük” sıfatını koyarlar. Örneğin ulusa seslenen bir bildiriye mutlak “Büyük Türk Milleti” başlığını koyarlar. Politikacılar konuşmalarına mutlaka “Büyük Türk Milleti” diye başlar. Her ülkenin parlamentosu millet meclisidir. Ama Türklerinki “Büyük Millet Meclisi”dir. Tüm dünyanın orduları düşmana taarruz eder. Ama Türklerinki “Büyük Taarruz” olur. Türk ulu önderi Mustafa Kemal’in “Büyük Atatürk” olduğunu zaten hepiniz biliyorsunuz. Süleyman Demirel yıllar boyunca “Böyök Türkiye” hayaliyle milleti uyutmaya çalıştı. Kulakları çınlasın Necmettin Hocamız her yıl Türkiye’de “Büyük sanayi hamlesini” başlatırdı.


[COLOR="SlateGray"]Uzatmaya gerek yok. Türkler sürekli olarak kendileriyle ilgili her şeyi büyük olarak gösterme çabası içinde oluyorlar. Onların hiçbir şeyi küçük değildir. Onların her şeyi başkalarınkinden daha büyüktür. Bir halk neden kendisiyle ilgili her şeyin başına ısrarla “Büyük” sıfatını koyma ihtiyacı duyar dersiniz? Bu hangi sosyo ekonomik ve ruhsal yapının dışa vurumudur acaba?

Yaşadığımız topluma şöyle bir göz attığımızda bu sorunun cevabını kolayca bulabiliriz. Bir kişi ne kadar aç gözlüyse kendini o kadar bonkör olarak göstermeye çalışır. Ne kadar korkaksa o denli etrafa posta atar. Bir duble rakıyla sarhoş olan bir kişi her gece iki büyük rakıyı devirdiğini söyler. Bir kişi ne kadar ahlaksızsa o denli namus nutku atar. İslamiyet’le bağdaşmayan şeyler yapan bir kişi Allah’ın adını ağzından düşürmez. Onun bunun malını çalan birisi herkese hırsız damgası vurur.


Komplekslerini gizlemek için devlet ulus ve toplumsal guruplar da aynı yöntemlere baş vururlar. Örneğin Kemalistler ortak devlet sözü vererek Kürtlerin desteğini aldılar. Ama daha sonra onun varlığını inkar ettiler yani Kürtlere ihanet ettiler. Kendi ihanetlerini gizlemek için sistematik bir biçimde Kürtleri ihanetle suçluyorlar. Tank top ve uçaklarla Kürdistan’nın köy orman ve tarlalarını yakıp yıkıyorlar. Savunmasız sivil insanları öldürüyorlar. Yani Kürt sorununu terörize edenler Kürt ulusal mücadelesini terör olarak nitelendiriyorlar.

Gerçek şu ki devlet ulus lider ve kurumlarının başına “büyük” sıfatını koymakla büyük olunmuyor. Bu durum aşağılık kompleksi içinde bulunanların iç dünyasının tipik bir yansımasıdır.
Benden evvel ben oldum
Beni bende ben buldum
Sahralara indim durdum
Bana Ali dediler

Merdan idim dirildim
Her bedene verildim
Kırk Kapı dört makamda
Öldüm öldüm dirildim.

Mürşit Zöhre Ana..
Posting Freak
Psikolojik Rahatsızlıklar ve Sağlık Önerileri
Adler'e göre üstünlük kompleksi "insan olarak kendini aşağı görmek ve buna dayanarak daha yüksek hedeflere ulaşmak demektir". Bu söz giderilmiş tedavi edilmiş eski bir aşağılık kompleksinin sonucudur. Üstünlük kompleksinin en önemli belirtisi tanrıya benzeme hevesidir. (Tanrıya benzeme yönelişi) Genel bir açıdan bakılırsa Adler'in görüşü tüm insanların karakteristik özelliği olan üstün olma isteğini (zorlamasını) ruhsal yaşamın püf noktası olarak ele almaktadır.
Benden evvel ben oldum
Beni bende ben buldum
Sahralara indim durdum
Bana Ali dediler

Merdan idim dirildim
Her bedene verildim
Kırk Kapı dört makamda
Öldüm öldüm dirildim.

Mürşit Zöhre Ana..
Posting Freak
Psikolojik Rahatsızlıklar ve Sağlık Önerileri
Vicdan azabı çekmenin en kötü biçimidir ve ne yazık ki insanların büyük çoğunluğunda bu kompleks vardır.
Suçluluk duygusu ya da suçluluk kompleksi en aşırı şekliyle kişiyi kendi canını almaya kadar sürükleyecek ya da başka trajedilere yol açabilecek ruhsal bir aksaklıktır. Kişilerde suçluluk duygusunun doğmasında içinde yaşanılan toplumun ve çocukluktan beri yetiştirilme biçiminin de çok büyük rolü vardır. Her güzel şeyin günah ya da yasak her zevk verici şeyin suç olduğu inancıyla büyüyen insan pek tabiidir ki ömrü boyunca suçluluk duyguları içinde kıvranacak yaşantısının tadını alamayacaktır.
Benden evvel ben oldum
Beni bende ben buldum
Sahralara indim durdum
Bana Ali dediler

Merdan idim dirildim
Her bedene verildim
Kırk Kapı dört makamda
Öldüm öldüm dirildim.

Mürşit Zöhre Ana..
Posting Freak
Psikolojik Rahatsızlıklar ve Sağlık Önerileri
[B]"Son zamanlarda çocuğumda bazı değişiklikler hissediyorum. Sanırım okula düzenli gitmiyor. Belki de yeni bir arkadaş çevresi var. Alkol veya uyuşturucu kullanıyor olabilir mi? Yoksa depresyonda mı?..." [/B] Kafası bunun gibi soru işaretleriyle dolu olan ebeveynlerin bazıları şimdilerde çocuklarının peşine dedektif taktırıyor! Son yıllarda eşinin veya sevgilisinin kendisini aldattığı şüphesiyle dedektiflik işine merak saran insanımız için çocuk dedektifliği de 'cazip' bir seçenek halini aldı. Cengiz Eğin (31) ve Spygear (casus takımı) adını verdiği ekibi dört yıldır ailesi tarafından 'şüpheli' kabul edilen çocukları takip ediyor. Şimdiye kadar yaklaşık 800 çocuğu gözlem altına almışlar. Cengiz Eğin en çok karşılaştıkları vakaların yanlış arkadaşlıklar intihar tehlikesi uyuşturucu kullanımı ve satanizm olduğunu anlatıyor.

BİLGİSAYARLARI DA TAKİPTE

Michael Jackson Silvester Stalone gibi isimlerin korumalığını yapan Savaş Menteş'in desteğiyle bu işe başlayan Cengiz Eğin dedektiflik konusunda yurtdışında eğitim almış. Aslında o da dedektifliğe aldatma vakalarıyla adım atmış. Daha sonra topluma faydalı olmak için daha az para kazandırsa da çocuk dedektifliğini seçtiğini söylüyor: "Tanıdığım bir avukat bana bir çocuğun sorununu anlattı ve yardımcı olmamı istedi. Bunun yapıcılığı benim üzerimde acayip bir motivasyon yaptı. Oysa aldatma vakalarında hep yıkıcı oluyorsunuz. Zamanla avukatların ve ailelerin beni tavsiye etmesiyle geniş bir müşteri profilim oldu." Spygear ekibi genellikle 13-20 yaş arasındaki çocuk ve gençleri takip ediyor. Ancak ağırlı olarak 15 yaş civarında öğrenciler var. Ortalama 10 gün takip ettikleri öğrencinin sorununu yaklaşık olarak 48 saat içinde çözüyorlar. Bu ilk bakışta çok kısa bir süre gibi gözükse de Cengiz Eğin ilk bir saatte bile büyük aşamalar katettiklerini anlatıyor: "Çocuğun bilgisayarını takip etmeye başladığınızda; örneğin sakladığı resimler size ipucu sunuyor. Üye olduğu sayfaları inceliyoruz. İşin yüzde 50'sini bu ilk müdahalede öğreniyoruz. Ayrıca çocuğun odasını tam anlamıyla takip altına alıyoruz. Okuldan sonra gittiği yerleri izliyoruz. Artık bizden kaçması imkansız oluyor." Biri Ataşehir diğeri de Göztepe olmak üzere iki tane ofisi bulunan Cengiz Eğin'in ekibi ortalama 40 kişiden oluşuyor. Ancak bir çocuğu takip etmek için en az beş kişinin aynı anda çalışması gerekiyor. Peki ama aileler çocuğunun bir sorunuyla karşılaştığında neden psikoloğa değil de bir dedektife başvuruyor? Eğin psikologların ayrı bir görevi olduğunu anlatarak bunu açıklıyor: "Zaman zaman psikologlar da benden yardım istiyor. Ortak çalışıyoruz. Onların teşhis koyması daha uzun süre alıyor. Ben süreci hızlandırıp riski minimalize ediyorum. Sorunu çözüldükten sonra bunu çocuğa psikolog açıklıyor."

ÇOCUK FARK EDERSE?

Bir çocuğu takip ettirmek ne kadar doğru? Çünkü ilk bakışta çocuklar için oldukça ürkütücü olan bu davranışın fark edilmesi çocuğu çok daha kötü etkileyebileceği gerçeği psikologlar tarafından da kabul ediliyor. Cengiz Eğin eğitimli bir ekibi olduğunu ve fark edilmelerinin imkansız olduğunu söylüyor. "Bir gencin herhangi bir kötü alışkanlığını belki de kendisi fark edip vazgeçecekken ailesine yansıtılması gerekli mi?" dediğimizde ise uzun yıllardır adını duymadığımız 'satanizm' vakalarından örnek veriyor: "Satanizm çocukları intihara bile sürükleyebilir. Artık adı duyulmasa da gençler arasında satanizm çok fazla. Benim takip ettiğim çocuklardan bir kısmı Church of Satan (satanizm kilisesi) adlı internet sitesine üyeydi. Çünkü boşluğa düştükleri zaman inançları sarsılıyor. 'Allah olabilir ama bana yardım etmiyor. Hiçbir dinin tanrısı beni sevmiyor; şeytan bana yardım edecektir' diye düşünüyorlar." Cengiz Eğin'e göre çocukları böyle arayışlara sürükleyen ise ailelerin ilgisizliği veya aşırı ilgisi. Çocuk takip ettirmenin maliyeti de vakanın durumuna göre değişiyor. Cengiz Eğin çok hassas bir görevleri olduğunu kimi zaman devlet okunula giden öğrencilerin ailesinden para almadıklarını bile söylüyor. Bu nedenle bir fiyat vermekten çekiniyor.
Benden evvel ben oldum
Beni bende ben buldum
Sahralara indim durdum
Bana Ali dediler

Merdan idim dirildim
Her bedene verildim
Kırk Kapı dört makamda
Öldüm öldüm dirildim.

Mürşit Zöhre Ana..
Son Düzenleme: 15/01/2010, 12:37, Düzenleyen: GAMZE.
Posting Freak
Psikolojik Rahatsızlıklar ve Sağlık Önerileri
Gerginlik huzursuzluk ve kızgınlık travma sonrası tepkiler arasında çok yaygındır. Nefessizlik kalp çarpıntısı hızlı nefes almak baş dönmesi ve kasların kasılması gibi fiziksel belirtiler de olabilir. Fiziksel etkilerden kurtulmak için aşağıdaki yolları deneyin.

Fiziksel belirtilerin yoğunluğunu azaltmak için gerginlik belirtilerini erkenden fark edip ”yılanın başını küçükken ezmek” gerekir.
Gerginlik belirtilerini erkenden fark ederseniz rahatlama teknikleri kullanarak huzursuzluğun ciddi boyutlara çıkmasını engelleyebilirsiniz. Bazı kişiler egzersiz yaparak müzik dinleyerek televizyon seyrederek veya kitap okuyarak rahatlayabilirler.
Başkaları için ise takip edilecek bir dizi eksersiz daha faydalı olur. Bazı kişiler gevşeme veya yoga kurslarına gitmenin çok faydalı olduğunu düşünürler bazıları ise kasetleri faydalı bulurlar. Gevşeme kasetini aile doktorunuzdan temin edebilirsiniz aynı zamanda dükkanlarda da birçok farklı gevşeme kasetleri mevcuttur.
Gevşeme her beceri gibi zaman ve emek isteyen bir hünerdir. Aşağıda tanımlanan eksersizler derin kas gevşeme tekniklerini anlatmaktadır Birçok kişi bunları genel gerginlik ve huzursuzluğun azaltılmasında faydalı bulmuşlardır.
Derin kas gevşemesi - önce bunların nasıl yapıldığını anlamak ve sonuç olarak iyice öğrenmek gerekir. Buna rahatsız edilmeyeceğiniz rahat sessiz sıcak bir yer seçmekle başlayın. Başlamak için günün kendinizi en rahat hissettiğiniz bir zamanını seçin. Yere yatın rahat olun ve gözlerinizi kapatın. Birkaç dakika nefes alıp vermenize yoğunlaşın yavaş ve sakin bir şekilde nefes alın: iki-üç ve nefesinizi verin iki-üç. ”Sakin” ve ”rahat” kelimelerini nefes verirken kendi kendinize tekrarlayın. Gevşeme eksersizleri size farklı kas guruplarınızı rahatlamada yardımcı olur size önce germeyi sonra da rahatlamayı öğretir. Gerinirken nefes almalı rahatlarken de nefesinizi vermelisiniz. Ellerinizle başlayın bir elinizi sıkıca yumruk yapın. Bunun eliniz ve kolunuzun alt kısmındaki kaslarda yarattığı baskıyı düşünün.

Birkaç dakika buna yoğunlaşın sonra elinizi gevşetin. Baskı ve rahatlama arasındaki farkı görün. Hafif bir karıncalanma hissedebilirsiniz bu rahatlamanın bir işaretidir.Diğer elinizle aynı şeyi yapın.Her kas gurubu gevşettiğinizde kasların gevşemişken nasıl hissettiklerini düşünün. Gevşemeye çalışmayın sadece gerginlikten kurtulmaya çalışın. Kaslarınızı gevşetebildiğiniz kadar gevşetin. Gerginken ve gevşemişkeki farkı düşünün.Şimdi bunu vücudunuzdaki farklı kaslar için deneyin. Kaslarınızı birkaç saniye kasın sonra gevşetin. Nasıl olduğunu anlamaya sonra da gerginlikten kurtulmaya çalışın.

Kas guruplarıyla çalışırken aynı sırayı izlemek faydalıdır.
•Eller - yumruğunuzu sıkın ve gevşetin.
•Kollar -dirseklerinizi bükün ve kollarınızı gerin. Özellikle kollarınızın üst kısmında gerginliği hissedin. Unutmayın bunu birkaç saniye yapın ve gevşeyin.
•Boyun - başınızı arkaya doğru bastırın ve bir yandan öbür yana yavaşça yuvarlayın. Gerginliğin nasıl hareket ettiğini hissedin. Sonra başınızı rahat bir durumda öne getirin.
•Yüzünüz - burada birkaç tane kas vardır ancak alnınız ve çenenizde yoğunlaşmak yeterlidir. Önce kaşlarınızı çatar gibi aşağa doğru indirin. Alnınızı gevşetin. Aynı zamanda kaşlarınızı kaldırıp sonra gevşeyin. Şimdi çenenizi sıkın gevşettiğinizdeki farkı anlayın.
•Göğüs - derin bir nefes alın birkaç saniye nefesinizi tutun ve gerginliği fark edin sonra gevşeyin. Nefes alıp vermenizi normale getirin.
•Karın - karın kaslarınızı sıkabildiğiniz kadar sıkın ve gevşeyin.
•Kalçalar - kalçalarınızı sıkın ve gevşetin.
•Bacaklar - bacaklarınızı gerin ve ayaklarınızı yüzünüze doğru uzatın. Ayak parmaklarınızı hareket ettirerek hareketi bitirin.
Bir arkadaşınızın hareketlerin nasıl yapılacağını size okumasını faydalı bulabilirsiniz. Çok zorlamayın olayları akışına bırakın.
Gevşemeyi en iyi şekilde kullanabilmek için:
•Hergün eksersiz yapmalısınız.
•Günlük olaylarda gevşeme tekniklerini kullanmalısınız. Kaslarınızı sıkmadan gevşemeyi öğrenmelisiniz.
•Bazı gevşeme yollarını zor durumlarda uygulamalısınz örneğin yavaş nefes almak gibi.
•Daha rahat bir hayat tarzı edinmelisiniz.
Bu gevşeme eksersizlerini aile doktorunuzun kasetinde bulabilirsiniz.
Unutmayın gevşeme bir tekniktir ve başka her teknik gibi öğrenilmesi zaman alır. Gevşemeden sonra ve önce ne kadar sinirli olduğunuzu birden ona kadar bir değerlendirme kullanarak yazın.

Kontrollü nefes alma
Fazla nefes alma kişi huzursuz kızgın veya gergin olduğunda sıkça rastlanan bir durumdur. Bu nefes alıp vermelerinde değişiklikler olduğu anlamına gelir. Boğulduklarını düşünüp nefes almada zorluk çekebilirler veya çok hızlı nefes alıp vermeye başlayabilirler. Bu da baş dönmesine ve dolayısıyla huzursuzluğun artmasına sebep olur.
Bunu yapıp yapmadığınız anlamaya çalışın ve nefes alıp vermenizi yavaşlatın. Düzenli bir şekilde ”al iki-üç ver iki-üç” ritmine girmek nefes alıp-vermenizi normale getirecektir. Bazıları bu eksersizi yaparken saatin saniye göstergesini kullanmayı yararlı bulabilirler. Başkaları ise kağıt torba veya ellerinin içinde nefes alıp-vermeyi faydalı bulabilirler. Bunun etkili olması için hem ağzınızı hem de burnunuzu kaplamanız gerekir.
Kağıt torba içinde veya yavaş nefes alıp-vermenin nefesinizi normale getirmesi için en az üç dakika boyunca yapılması gerekir.

Dikkat dağıtma
Dikkatinizi belirtilerden başka yerlere verirseniz genelde belirtilerin yok olduğunu fark edersiniz. Çevrenize bakın. Eşyaları ayrıntılı biçimde inceleyin araba plakalarını insanların ne çeşit ayakkabı giydiklerini konuşmaları. Yine belirtilerin azalması için kendinizi en az üç dakika oyalamanız gerekir.
Gevşeme teknikleri nefes eksersizleri ve dikkati dağıtma yöntemi huzursuzluğu azaltmada faydalıdır ancak bu arada huzursuzluğun ne tehlikeli ne de zararlı olmadığını anlamak da çok önemlidir. Bu teknikleri kullanmasak bile kötü hiçbir şey olamaz. Huzursuzluk bize zarar veremez ancak rahatsız edebilir. Bu teknikler rahatsızlığımız azaltmada yardımcı olabilir.

Kızgınlık
Kızgınlığınız hakkında çevrenizdekilerle konuşmak faydalı olabilir. Sonuçta kızgınlığınız onlara değil ama bazan onlar da bu kızgınlıktan paylarını alabilirler. Onlara kızgınlığınızın başınıza gelenlerden dolayı olduğunu anlatın. Onlardan bu durum geçene kadar sabırlı olmalarını isteyin ve olayları kişisel almamalarını söyleyin.
Benden evvel ben oldum
Beni bende ben buldum
Sahralara indim durdum
Bana Ali dediler

Merdan idim dirildim
Her bedene verildim
Kırk Kapı dört makamda
Öldüm öldüm dirildim.

Mürşit Zöhre Ana..

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Pir Zöhre Ana Forum sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.